Sadık- Gördüm baba, görmem mi hiç, peki sen hiç bir çocuğun büyüyeceğini görememek ne demek bunu bildin mi? Hiç bilir misin bu duyguyu? Hayat devam edecek, birileri yeni kitaplar yazacak okuyamayacaksın, yeni filmler çekilecek izleyemeyeceksin, sevdiğin bir şarkıyı bir daha dinlemek isterken dinleyemeyeceksin... Bunlar kolay alışır insan; ama onu büyürken izleyememek, yanında olamamak, ilk kız arkadaşını göremeyecek olmak,
Sadık- Baba! yüreğim yangın yeri gibi biliyor musun? gözü arkada kalmak böyle birşey galiba...kaç gündür onu itmek istiyorum bana sarılınca, beni sevmesin diye kaç gündür uğraşıyorum ama yapamıyorum... onun hayatında yutkunamadığı bir yumru olacağım için de kendimden nefret ediyorum! ona bir oda ver baba, bir evi olsun, ama zaman zaman da çıkıp gidebileceği bir ev... ona söylemek istediğim o kadar çok şey var ki... sen söyle ona baba...
- Bu maskenin altında bir yüz var. Ancak benim değil. Ne altındaki kaslardan daha ben'dir o yüz, ne de altındaki kemiklerden. Bu maskenin altında etten daha fazlası var. Bu maskenin altında bir fikir var! Ve fikirler kurşun geçirmez!
- İnsanlar hükümetlerinden değil, hükümetler insanlardan korkmalıdır...
- Gerçeğin güçü ile yaşadığım sürece kainatı bile fethedebilirim...
- Verilecek tek karar intikamdır. Bir kan davası, ve bir amacı var boşuna değil. Değerler ve dürüstlük vakti geldiğinde kazanacak, ve zulüm son bulacak biliyorum.
Kim ne derse desin, sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir.
Vakit varken tomucukları topla zaman hala uçup gidiyor ve bugün gülümseyen bu çiçek yarın ölüyor olabilir...
"Carpe Diem!" (Latince) . Günü Yakala! , Anı Yaşa!
Sana büyük bir sır söyleyeceğim zaman sensin
zaman kadındır gönlü çelinsin ister zaman
hep okşansın diz çökülsün hep
dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
taranmış
bir upuzun saç gibi zaman
soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi
zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken
sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi
ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın
bu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi
bu göz susuzluğundan sen yürürken odada
bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini
daha beter seni kaçak
seni yabancı bilmekten
aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan
tanrım ne ağırdır sözcükler asıl demek istediğim bu
hazzın ötesinde taşındı sevgim hiçbir zararın erişemeyeceği yerde bugün
sen ki benim saat-şakağımda vurursun
boğulurum soluk alıp vermesen
tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın
sana büyük bir sır söyleyeceğim her söz
dudağımda bir dilenen zavallı
acınacak birşey ellerin için kararan birşey bakışının altında
işte bu yüzdendir sık sık seni seviyorum deyişim
boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakca kalp kristali
kaba konuşmamdan gücenme benim bu konuşma
ateşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran sudur o kadar
sana büyük bir sır söyleyeceğim bilmem ben
sana benzeyen zamandan söz açmayı
bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm
tıpkı uzun bir süre garda
el sallayanlar gibi gittikten sonra trenler
bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının
sana büyük bir sır söyleyeceğim korkuyorum senden
korkuyorum yanın sıra gidenden pencerelere doğru akşam üzeri
el kol oynatışından söylenmeyen sözlerden
korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden
sana büyük bir sır söyleyeceğim kapat kapıları
ölmek daha kolaydır sevmekten
bundandır işte benim yaşamaya katlanmam
sevgilim...L.Aragon
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder